FASLU’L- HİTÂB- GÜNDEME DAİR DEĞERLENDİRMELER- 1
05 Nisan 2024 312

Soru 1: 25 Ramazan 1445/ 4 Nisan 2024 itibariyle bu topraklardaki tasavvuf cemaatleri hakkında genel bir değerlendirme yapar mısınız?
Cevap 1: Konu hakkında sağlıklı bir değerlendirme yapmak için ilk önce İslam dininde tasavvufun konumuna, işlevine vb. konulara girizgâh mahiyetinde kısaca bir göz atalım. Çünkü bir şey hakkında değerlendirme yapmak, o şeye “iyidir” veya “kötüdür” demek için ilk önce o şeyin ne olduğunu bilmek kadar ne olmadığını da bilmek önem arz etmektedir.
Tasavvuf ne şekilde tarif edilirse edilsin, İslam dininin/ medeniyetinin temel taşlarından biri olarak kabul edebileceğimiz bir müessesedir. İslam tarihi boyunca Müslüman toplumların dini, sosyal, kültürel ve siyasi yapısını derinden etkileyen, yön veren hayati öneme sahip birtakım görevleri yerine getirmektedir. Her daim şeriatla kaim olan tasavvuf, ilmî ve kültürel mirasımızın vazgeçilmez bir parçasıdır.
İslami hükümlerini esas alan yapısı ve iç dinamikleri çerçevesinde hayatiyetini sürdüren, canlılığını koruyan, daha da önemlisi kendini yenileyebilen tekkelerin ve buralarda eğitilen, yetişen ve topluma sirayet eden, yön veren bilgi ve ahlak merkezli değerlerin, zihniyetin durağanlığından veya çürümüşlüğünden bahsetmek ancak modernleşme ve Batılılaşma ile ithal edilen/edilmek zorunda kalınan farklı ve yabancı bir mantık düzeyinde mümkün ve geçerli olabilir.
Günümüzde, geçmiş dönemlerdeki gibi arı- duru bir tasavvuf yapısından, mazi tekerrüründen söz etmek tabii ki aklen ve tarihî olarak mümkün değildir. Bununla birlikte geçmişten vazgeçmek, onu bütünüyle bir tarafa bırakmak da mümkün değildir. Zira geçmiş, zaman ve mekânda sürekliliği olan eşsiz- benzersiz değerleri içinde barındırmaktadır. Mesela, İslam ilim ve kültür mirasındaki değerler böyledir. Orada öyle insanî değerler vardır ki zamanın geçmesiyle aşılması kesinlikle mümkün değildir. Bununla birlikte bir takım dini hükümler de vardır ki insanlığa beşer aklının üretmiş olduğu beşerî (pozitif) hükümlerden daha çok hizmet etmiştir. Bu dinî hükümler neden pozitif hükümlerin üstündedir? Zira şer’î ahkâm, insan aklının en son gelişim noktasında ulaşabileceği bir zirve noktasında durmaktadır. Temellerini Kur’an ve sünnetten alan tasavvuf da böyle bir nüveyi bünyesinde barındırmakta ve her daim bu dinamizmini muhafaza etmektedir.
Tasavvuf- tarikat cemaatleri günümüz Türkiye’sinde İslam’ı temsil eden bir çeşit sivil toplum kuruluşları mesabesinde kabul etmek de mümkündür.
(Devam edecek)