İSTİHÂRE Mİ? İSTİŞÂRE Mİ? HANGİ DURUMLARDA HANGİSİ ÖNCELİKLİ?

05 Mayıs 2024 1649

İstihareyi hayatımıza rehber yapan Yüce Rabbimize nihayetsiz hamd ve şükürlerimiz olsun, “İstihâre yapması ve Allah’ın takdirine razı olması Ademoğlunun saadetindendir. İstihareyi terk etmesi ve Allah’ın takdirine razı olmaması/ karşı gelmesi de Ademoğlunun bedbahtlığındandır”[1] buyuran Peygamber Efendimize salat ve selamlarımız olsun.

İstihâre:

Sözlük anlamı “hayır ve iyilik istemek, bir şey hakkında hayır talep etmek”tir. İslam’da istihare: Bir Müslümanın yapmayı arzu ettiği, niyetlendiği bir işin hayırlı olup olmadığını anlayabilmek maksadıyla 2 rekât nafile (istihare) namaz(ı) kılıp istihare duası ederek Allah Teala’dan yardım istemesidir. İstihare, kişinin yapıp- yapmama konusunda kararsız kaldığı -mubah- bir iş hakkında o işin hayırlı olup olmadığını belirleyebilmek, anlayabilmek için Allah Teâlâ’ dan manevi bir işaret almayı beklemesi, istemesidir.[2] Bir bakıma geleceğe dönük önemli bir işin akıbetini öğrenme girişimidir. İstihare, meşru bir iş için gerekli altyapı ve ön çalışma sonrasında o işin akıbeti eğer hayırlı ise  kolaylaştırmasını, hayırlı değil ise  kişiyi o işten uzaklaştırmasını Allah’tan dilemek, Allah’a sığınmak ve ondan gelene razı olma çabasıdır.

İmam-ı Rabbani (kuddise sırruhu) 1. Cilt 239. Mektupta istihare yapıldıktan sonra rüya görmenin şart olmadığını, (rüyayı dışlamadan) istihare duasından sonra kalpte meydana gelene bakmanın da karar vermede yeterli olabileceğini söylemektedir. Buna   göre   istihare, sadece   rüyada bir belirti, işaret   beklemek   değil, istihare namazı ve duasından sonra bir süreç deneyimleme, değerlendirmesidir.

Ne Zaman, Hangi Durumlarda İstihâre Yapılır/ Yapılmalıdır

İstihare, birkaç ihtimali olan bir işin, meselenin hangisini yapmanın daha iyi olduğunu kulun bilemediği ve tereddüde düştüğü konularda Allah’tan hayır dileyip tereddütten kurtulmak için yapılır. Başka bir ifadeyle istihare, iyiliği veya kötülüğü kestirilemeyen mubah işler için yapılır. Hayırlı ve sevap olduğu kesin olarak bilinen bir konuda istihareye gerek yoktur.[3] Mesela evlenip evlenmeme konusunda istihare söz konusu olmadığı halde, evlenilecek kişi konusunda yani filanca şahısla evlenmem hayırlı mıdır, değil midir? şeklinde bir tereddüt hasıl olduğunda istihare yapılabilir. Hayırlı bir şey/ iş hakkında istihare yapılması, o şeyin/ işin arzulanan vakitte yapılmasının uygun olup olmadığını belirlemek içindir.[4]

Aynı şekilde bir şey kesin olarak haram ise -zina, içki içmek, kumar oynamak gibi- o konuda da istihare mevzu bahis olamaz. Ayrıca istihareyi yapan kişinin manevi- dini yaşantısı etken bir rol oynamakta ve işin (istiharenin) mihenk taşını oluşturmaktadır, kısacası ilahi mesajı alabilecek bir yapıya, maneviyata sahip olup olmadığı istiharede belirleyici olmaktadır.

Burada şu konunun da üstünde durmak özellikle çok önemlidir: İstihare niyetiyle görülen rüyayı tam manasıyla doğru ve gerçek bir şekilde yorumlamak çok çok önemlidir, herkes istihareyi yorumlayamaz. Rüya vasıtasıyla yapılan istihare işaret ve semboller içeriyorsa -ki pek çok kere böyledir- bu işaret ve sembolleri çok iyi anlayan, çözümleyen, yorumlayan bu konuda bilgi ve tecrübe sahibi birisinin yorumlaması, çözümlemesi gerekir. İslam’a göre genel manada rüya; rahmani (sadık), şeytani ve nefsani olmak üzere üç çeşittir. Eğer rüyanın bir işlevi varsa ve hayat içerisinde bazı yönlendirmeler gerçekleştirecekse bu sadık rüyalar yoluyla olur. Rüyaların karmaşık bir yapıya sahip olmasından dolayı meseleye genelleyici bir bakışla yaklaşmak, genelleme yaparak konuşmak tatmin edici olmayacaktır. Görülen her rüya, rüya sahibi hakkında birtakım mesajlar içerebilir, buna istihare penceresinden bakıldığında; rüya bir ucu günlük hayata dönük, diğer tarafı mana alemiyle alakalı bir dinî tecrübedir. Ve onu doğru ya da yanlış değerlendirmenin insan hayatında birtakım sonuçlarının olması kaçınılmazdır.[5]

İstişâre:

Sözlükte “Bir bilene bir meseleyi danışmak, o mesele hakkında görüşünü sormak” demektir. İstişâre; şûra, müşavere ve meşveret kelimeleriyle eş anlamdadır. İslam dininde istişare: 1. Görüş alışverişinde bulunma, fikir alma, danışma. 2. Herhangi bir konu hakkında doğruyu bulmak için sahasında güvenilir bir uzmanın görüşüne başvurma. 3. Yöneticilerin halkın durumunu ilgilendiren konularda daha güzel ve yararlı sonuçlara varabilmeleri için uzmanlarla görüş alışverişinde bulunmaları, gibi manalara gelir. İslam dinine göre, herhangi bir konuda ayet veya Hz. Peygamber’in hadisi ya da uygulaması varsa istişareye başvurulmaz. İstişare ayet ve hadislerin olmadığı alanlarda yapılır.

Müslümanlar için istişare hayati öneme sahip, vazgeçilmez bir düsturdur. Hayatın bütün safhalarında ümmetine mükemmel bir örnek olan Sevgili Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) her meselesini yakınları ve sahabeleriyle istişare eder, onların da fikrini alır, öyle karar verirdi. Halbuki kendisi bir peygamber olması hasebiyle vahye mazhardı; herkesten zeki, akıllı, derin anlayışlı ve fikirli, salim düşünceli bir insandı. Yine de hakkında vahiy olmayan hemen hemen bütün meselelerde ashabıyla istişare yapardı.

İstişâre yapılırken, mesele bütün yönleriyle ve olduğu gibi ortaya konulmalıdır. Böyle yapılmadığı takdirde istişâreden yanlış neticeler çıkabilir. İstişare yapılacak insanın tecrübeli, bilgili, ahlaklı ve sözüne itimat edilir olması gerekir. Önyargıdan sakınmalı, muhâtabı ciddi bir dikkatle ve tarafsız olarak dinlemelidir. Doğru olan ne ise samimiyetle onu ifade etmelidir. Zira kendisine danışan kardeşini yanlış yönlendirenler hakkında Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Kime Müslüman kardeşi bir mesele danışır, onunla istişâre eder ve o da kardeşine yanlış yolu gösterirse, ihanet etmiş olur.”[6] Yâni kendisine danışılan kişinin sadece istişâre olunan meseledeki bilgisi, dirâyeti yeterli değildir, aynı zamanda ahlâklı ve her türlü garazdan da berî olmalıdır.

İstihare mi Yoksa İstişare mi? Öncelikli Olan Hangisi?

İstihare ve(ya) istişarenin hangi iş için ve ne maksatla yapıldığına göre, istihareyi yapan kişinin durumu da dikkate alınarak hangisinin öncelikli olduğu değişken bir durumdur ve bu konuda genişlik vardır; yani işin durumuna göre bazen istihare öne alınır, duruma göre de istişareye öncelik verilir. Ya da her ikisi de birlikte yapılabilir, şöyle ki;

1) İstihare ve istişareyi birlikte yapmak: İstihare sünnet olduğu gibi, önemli bir meselede ehil olan/ uzman kişiyle istişare yapmak da ayrı bir sünnettir. İbnu’l Haccac (rahimehullah) şöyle demiştir: “Bir beldeden diğer beldelere ticaret yapmak için yola çıkacak kişi yola çıkmadan önce istihare yapmalı ve aynı zamanda ticaret ehli, o alanda bilgili, tecrübeli ve sözüne güvenilir kimselerle istişare yaptıktan sonra yola çıkmalıdır.”[7]

“İstihare ile istişareyi cemetmek yani bir iş hakkında her ikisini de yapmak, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnet-i seniyyesine tam anlamıyla sarılmaktır. Bir Müslüman bunlardan sadece biriyle yetinmemelidir. Eğer bu ikisinden sadece biriyle yetinmeye mecbur kalırsa o takdirde istihareyi tercih etmelidir.”[8] İmam-ı Rabbani (kuddise sırruhu) 1. Cilt 312. Mektupta şöyle buyuruyor: “(Sorulan soruya cevap olarak) Bilinmelidir ki, sizin münasip gördüğünüz kişiler cemaat toplantılarında/ halakalarda başkanlık yapabilir, bu mesele siz(in görüşünüz)e bırakılmıştır. Bu konuyla alakalı istihare ve gerekli araştırma- inceleme yapıldıktan sonra karar verilsin…”

2) Önce istişare yaptıktan sonra istihare yapmak: “İstihare yapılmadan önce o işin ehli/ uzmanıyla istişare yapmak müstahaptır. İstişareye ehil olan kişi; dinine, istişare yapılmak istenilen konu hakkında bilgisine, tecrübesine ve istişare yapmak isteyen kişiye karşı merhamet ve şefkatine güvenilen kişidir. İstişâre sonucunda söz konusu işte maslahat olduğu ortaya çıkarsa, o zaman kişi ayrıca istihare yapar.” İmam en-Nevevî (rahimehullah) böyle demiştir.[9]

Evlenmek gibi hayati konularda istihareyi değil, istişareyi öne almak en doğru harekettir. Çünkü tarafların birbirlerine denk olup olmadıkları, mizaç, kültür, hayat anlayışı bakımından ne kadar uyuşabilecekleri gibi çok ciddi konular ancak bilenlerin, görenlerin verdikleri istişarî bilgilerle anlaşılır. Evlilik hakkında isabetli kararlar; ancak böyle sağlam istişare bilgileriyle verilebilir. Bununla beraber, kalbin mutmain olması için istişareden sonra istihare de yapılabileceği söylenmiştir.[10]

Ameliyat konusunda gerekli bütün istişareler tam manasıyla yapıldıktan sonra neticede ameliyat kararı çıkarsa o zaman “hangi cerraha ameliyat olması daha uygundur? Veya hangi hastanede ameliyat olması hayırlıdır?” niyetiyle bir istihare de yapılabilir.

3) Aynı konuda yapılan istişare ile istihare arasında farklılık olursa hangisine itibar edilmelidir? Bu konuda İbn Hacer el-Heytemî (rahimehullah) şöyle diyor: “İstihare ile istişarenin sonucu arasında çelişki olursa istişarenin sonucu doğrultusunda hareket edilir. Zira uzman, bilgili ve güvenilir olan(lar)ın sözü- görüşüyle (istişareyle) hareket etmek, kişinin kendi nefsin(in de payı, etkisi olabileceği istiharey)e itimat etmesinden daha kuvvetli(ve öncelikli)dir. Çünkü kişinin kalbi arzuladığı şeye meyilli olur (işin içine nefsin girme ihtimali söz konusu olabilir). Oysa istişarede ilim ve tecrübeyle verilen -daha güvenilir- bir karar vardır.

Ancak bu durumdaki kişinin o işe meyili (yani nefsin bir çeşit etkisi) yoksa veya arzusu (hayırlısı neyse o olsun, şeklinde) mutedil/ dengeliyse ve (yaptığı istiharenin neticesinden) kalbi de mutmain olursa o zaman istihare öne alınır, istişare terk edilir.”[11] İstiharenin doğru, sağlam ve sünnete uygun bir şekilde yapılması ve sağlıklı bir neticenin alınabilmesi her zaman belirleyici rol oynamaktadır. Not: Tarikata girmek, tarikat dersi almak için yapılan istihareler bütün bu değerlendirmelerin haricinde tutulur, o ayrı bir durumdur.

[1] – Müsned-i Ahmed (Müssesetu’r Risale), 3/ 54, hadis 1444; Tirmizi, Ebvabu’l Kader, hadis 2151; Müstedrek, Kitabu’d Dua, hadis 1903; Şuabu’l İman, 1/ 380, hadis 190.

[2] – Temel İslam Ansiklopedisi, İsam, İstanbul 2020, c. 4, s. 464

[3] – Ahmed  b. Muhammed et-Tahtavi, Haşiyetun ala Meraki’l-Felah (İstanbul: Eda Neşriyat, trhsz), s. 597.

[4] –  Reddu’l Muhtar, İbni Abidin (Beyrut: Daru’l Fikr, 1421), c. 2, s. 518.

[5] – Din Psikolojisi Bağlamında Rüya ve İstihare Yaşantısı Üzerine Nitel Bir Araştırma, Hafsa Hafız, İ. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 53

[6] – Müsnedi İshak b. Rahuyeh, 1/ 341, hadis 334; el-Edebü’l Müfred, 1/ 97, hadis 259; Ebu Davud, Kitabu’l İlim, hadis3657;

[7] – el-Medhal, İbnu’l Hacc (Kahire: Mektebetu Dari’t Turas, trhsz), c. 4, s. 36.

[8] – el-Medhal, İbnu’l Hacc, c. 4, s. 40.

[9] – el-Îdah fi Menasiki’l Hacci ve-l Umreti, en-Nevevi (Mekke: el-Mektebetu’l İmdadiyye, 1414), s. 45.

[10] – Fethu’l Bari, İbni Hacer, (Beyrut: Daru’l Marife, 1379), c. 8, s. 524.

[11] – El-Mevsuatu’l Fıkhiyyetu’l Kuveytiyye, c. 3, s. 243

Yorum Alanı